28 Şubat 2012 Salı

İşte benim mükemmel sevgilim

Beyefendi istemezse biz herhangi bir sosyal aktivite yapmayız. Onun canı sıkkınsa biz konuşmayız. Zaten yanına gitmişim gitmemişim önemli değil, beyefendi geceleri rahat uyumak için gündüzleri dinleniyor.

Peki, sorarım. Dünya senin etrafında mı dönüyor dingil? İstersen ben çıkayım, sen bensiz takıl. Manyak psikopata bak sen.  Adam keyfine göre iyi davranır , keyfi yoksa davranmaya tenezzül bile etmez. Tüm ilişkiyi kafasına göre götürür ama bir gram çaba da göstermez. Durup dururken buz dağına dönebilir. Sonra sende olayı pekte çakmadığın için buzdağına çarpmış Titanic’e  dönersin. Karşısında bir şey de söyleyemezsin , oda söyler çünkü. Kaba işte. Bir kıza nasıl davranacağını bilmiyor. O sana saçma sapan şeyler söylerken sen içinden “Mal, gerizekalı, yemin ediyorum salak ya, ulan şapşal küçük dağları sen mi yarattın, sevgililiğin kitabını yazmış gibi bilmiş bilmiş konuşuyo bide Allahın odunu. Centilmenlikten nasibini almamış bu ya. Tahtaları temassızlık yapıyo bunun.” dersin. Öyle şeyler yapar ki bazen , hakaret bile edemezsin. İçinden tek geçen “Ölçüsüz yahu.” olur.

Bunun bir de beni benden alan lafları vardır hiç unutmam. “Biri karşıma geçip beni bana anlatsa çok gülerim.” “Allah’tan çok mütevazı biriyim” “Çok da kibarım görüyorsun, incelik benim işim.” Vs..vs. Mütevazı bir insan böyle der mi? Egoya bak yarebbim.

Merak ediyorum, bu kadar egoyu nerene sığdırıyorsun.

Rica ediyorum, ölçüsüzlüğünde bir ölçüsü var.

NOT: Ve ben tüm bunlara rağmen onu köpek gibi seviyorum çünkü mazoşistim.

26 Şubat 2012 Pazar

En dibe inmişseniz, artık düşme ihtimaliniz yok demektir. Tek çare yukarı çıkmak

Artık sözlerin anlamını yitirdiği yerdeyim , yolun sonu değil bu , psikopatlığın dibi. Kime ne desem mantıklı değil. Kendime ne desem bana uymuyor. Agresif desem olamıyorum. Bir hortumun içinde savruluyorum sanki. Ya da tam olarak böyle de değil. Tarifte edemiyorum.

İnsanlarla diyaloglarım sorulardan ibaret. “Neden?, Niye?” gibi katil edici sorular. Bir cevabım yok arkadaş. Sonra “İrem neden böyle yapıyorsun, kalbimi kırıyorsun bak.. :/” tarzında tripler. Bir de neden diye sormaya devam etmiyor mu.. Allahım müsaitsen sana geliyorum.  Al beni yanına ne olur. Ya ben daha kendime cevap veremiyorum , sen bana kalkmış trip atıyosun.

Umrumda değilsin. Umrumda değilsiniz! Umrumda değilsin hayat! Ve ben kendi kendimin de umrumda değilim, BİR TEK O UMRUMDA. O da yanımda değil.. Sanırsam aşk acısı çekiyorum. Kanıtı da bugünlerde dinleyebildiğim tek şarkı : http://fizy.com/#s/3wlxpx

25 Şubat 2012 Cumartesi

Ya yoksa kalbim?

Eyeliner’ını silerken derin düşüncelere dalan tek insan benim galiba. Aynanın karşısında, elimde krem. Gözlerimin altı mosmor. Yaklaşık son 6 aydır böyleler. Anlam veremiyorum onlara ama tepki verdiklerini biliyorum. Bir şeylere çeki düzen vermem gerek. Hayatın şaka olmadığını anlamam gerek. Ve bazı insanları tıpkı eyeliner’ımı siler gibi kolayca silip atmam gerek.

Yapmam gerekenleri sıralamak kolay. Söylemesi kolay ya olması? İnsanın kendi kendine ders verecek kadar yalnız olması ne kadar adaletsizce. Etrafında o kadar insan ve bir o kadar da boşluk. Korkuyorum, bir gün kendimi tutamamaktan.  İnsanlar söylediği kelimelerin ağırlığını bilmiyor gibiler. Dudağa dokunuyor, acıtmıyor. Kalbe dokunuyor, yıkıp geçiyor.

Bir insana verilebilecek en büyük cezanın “umursamamak” olduğunu sanmayın sakın. Değil işte öyle.. Bir insana verilebilecek en büyük ceza “sevdiğinin umursamaması”dır.. Söyle sevdiğim, söyle. Bu kadar acıya nasıl dayanıyorum söyle. Korkuyorum, ya yoksa kalbim?

Şaşırıyorum karşımda sessizce durmandan. Ya yoksan karşımda? Ya sen hiç yanımda olmamışsan. Baş edemiyorum tüm korkularımla, hissedileceklerin hepsini bitirdim mi yoksa? Öyleyse neden kapıma dayandı korkular? Niye beni kurtarmıyorsun bu azaptan? Hani sen hep yanımda olacaktın? Nerdesin? Ele avuca gelmiyorsun.  Dile gelmiyorsun. Şaşırıyorum sadece. Ve Mevlana susturabiliyor beni bir tek ;

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.”


24 Şubat 2012 Cuma

Ben mi çok hassasım, hayat mı çok incitici?

Günler akıp gidiyor su gibi. Her gün bir şeyler kaybediyorum kendimden. Her gün bir yerde bir parçamı bırakıyorum. Her gün ağlıyorum. Şu bir haftadır neler yaşadığıma, ne kadar üzüldüğüme bakıyorum, en son eski sevgilim tarafından mezuniyet balomda terk edilişimde üzülmüştüm bu kadar. Neyse, bu konuya hiç girmeyelim bence..

Düne kadar sevgilimle aramın bozuk olduğunu söyleyeyim. 1 hafta boyunca kendimi nasıl yıprattığımı düşünüyorum da, “sevmek kimi zaman rezilce korkudur” mısrası düşüyor aklıma. Gözlerim kapanıyor , kalbimin ağırlığı kirpiklerimde.  Ben ölmeden barıştık Allah’tan. Barıştık barışmasına ama, rahat bırakmadılar.. Şu iki gündür de bir öğretmen yüzünden, okulda ağlıyorum. Sürekli sevgilim ile ilgili laf sokuyor. Herkesin içinde küçümsüyor.. Bunlara zor katlanıyorum, bir de bugün bana , “senin bir tane 11’lerden bir tane de 12’lerden sevgilin var” demez mi? Der.. Ağzının içine eder gibi, seni yerin dibine sokar gibi, seni küçük sürtük der gibi der hem de .. “Oha o nerden çıktı?” gibi bir tepki. Üstüne sinir krizleri , üstüne bağırış çağırış.. İlk iki ders İngilizce, sonra ki 2 ders almanca. Hoca dersimizi aldı ve konferans salonuna gelin dedi.. Meğersem sevgilimin sınıfına dersi varmış, iki sınıf ortak ders yaptık.. Aslında Oğuzhan ve ben en arkada üniversite düzeyinde test çözdük.. Bütün herkes önde konu dinliyor, saçmalık bu ya biz arkada test çözemiyoruz.. Sinir etti beni, 4 ders geçti böyle.. Öğle arasına da çıkarmadı mı.. Bir ton ödev verdi mi.. Ödev dediğim bir insan evladına yapılacak bir şey değil. Hafta sonu telefonunu kapa, ders çalış diyor. Sürekli laf sokuyor, yetmiyor dil anlatım dersinde gelip “lise aşkı saçma bir şey, evleniceksin, okumamış olacaksın, kocan seni dövcek, ben kariyer yap diye diyorum” demedi mi. Ben orada en yakın arkadaşımın ağladığını gördüm. Bende ağladım sadece. Dil anlatım hocasıyla konuşa konuşa ağladım. Herkesin içinde yapılacak şey değil.. Bir yıldır olacak iş değil. Özel hayatıma karışma be adam.. Düş yakamızdan.. Belki ben “ÇOCUK DA YAPARIM KARİYERDE!” kafasındayım, o zaman ne olcak? Lütfen bak sinirlenecek halim mecalim kalmadı.. Gözümde yaş kalmadı. Ufacık şeyler gibi görünse de , değil işte. Kalbi kırılıyor insanın.

23 Şubat 2012 Perşembe

Bir adam vardı canı sıkılan, geldi başıma bela oldu

Bazı şeyler çok iyi gidiyor ya, hayat öbür taraftan “aha mutlu olmuş bu hemen bir şeyler yapayım” der gibi ediyo mutluluğunun içine. Hayır ne geçiyor eline anlamıyorum ki. Bizden bir şeyler çalarak mutlu olamazsın hayat. Senin dünyanı birbirine katarım haberin yok. Saf olabilirim ama bu bana salak insan şansı katar. Artık etrafımda gerizekalı hocalar görmek istemiyorum. Adam sıkılıp sıkılıp bana çatıyor. Sevgilime laf ediyor. Sen kimsin lan benim sevgilime laf ediyorsun idiot? Mala bak ya , bir de 1 dakika geç kaldım diye yok yazıyor. Sen misin beni yok yazan. Kapıyı çarpar çıkarım ulan. Ben o kızgınlıkla gider yangın çıkarır o hocayı da içeride bırakırdım ama sadece rehberlik hocasına gittim. Dua etsin o . Ağlaya ağlaya , acıtasyon stayla, hocaya olanı biteni anlattım. Şu an ne kadar sürtük bir insan olduğumu düşünüyorsunuz ama öyle demeyin. Bu hoca çok ileri gitti. Hoca olmasa, oracıkta edicem ağzının içine.  Ama bir şey yapamıyorum. Yapamayınca da o uzun tırnaklarımı ellerimin içine geçirip yara bere içinde bırakıyorum. Sinirden camdan atlicak hale geliyorum.. İnsanlarda hoca kızdı diye ağladığımı sanıyor. Şu agresif kişiliğim de hep ortalıklar da dolaşıyor, az geri dur kızım ya. Sonra fark edileceksin , başına bela alıcaksın zaten yeterince bela var başında. Ne problemli insanım, yeni fark ediyorum. Allah etrafımdakilere sabır versin. Amin.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Telefonlar gitti

Bugün yine okula geç kalmışım, apar topar evden çıkmışım. Bir bakmışım ki telefonum yok. Aklımdan bin bir  tilkilikler geçiyor, sonra “Lan İrem telefon için düşündüklerine bak, boş ver telefon bir ihtiyaç değil ki” diyerek ikna ediyorum kendimi. Buradan ikna olmama yardımcı olan evimizin cehennemin giriş merdivenleri gibi olan merdivenlerine de teşekkürlerimi iletiyorum.
Velhasıl , ben okula doğru yola koyulmuşum. O evden çıkarken ki enerjim bitmiş ama, acele etmiyorum “zaten geç kaldım yeaa” kafasındayım. O kafamda neler dönüyor neler.. Acaba annem telefonumu kurcalar mı? Kurcalasa nolur ki. Eee mesajlarımı okur. Okusa nolur kii. Ee biraz problem olabilir tabi ama annem niye kurc..DANK! “Ne?! Ben iki saattir napıyorum ya Allah’ın cezası merdivenler sizin yüzünüzden üşengeçlik yaptım ve ayvayı yedim. İnşallah kapıcı adam gibi silmezde tozdan geberirsiniz. Bir dahakine bütün sümüklü mendilleri sizin üstünüze atmazsam adım İrem değil, görceksiniz siz..” derken telefon parolamın olduğu aklıma geldi. Benim jetonum bu kadar geç düşmemeli ki bende herhangi bir panik anında dünyanın sakarlığını yapmayayım. O arada bir insana çarptım, kafam gitmiş zaten kadına da “pardon me” diyorum, döndüm park halinde ki arabanın aynasına çarptım ayna kapandı alarm ötmeye başladı, dedim kızım İrem kaç. Tam kaçarken sürüş halindeki bir arabaya da çarpıyordum tam oluyordu. O panikle yaslandığım ağaçtan elimde yatılı kalmaya niyetli olan dikeni de aldım mı yanıma. Sakinleştim sanki. Hayat normale döndü.. Bu seferde inceden bir ya annem parolamı çözerse paniği.. Aman Allahım, o çok şiddetli bir panik değil ya, içini inceden inceye kemiriyor. Kağıt kesiği gibi acıtıyor. Bir bir boğazımda düğümleniyor kelimeler. Sonra okula vardığımı farkediyorum. İlk iki ders Almanca ve 7 kişi gelmemiş. Hayat devam ediyor beni takmadan. Ve anlıyorum ki telefon bir ihtiyaç.