23 Nisan 2012 Pazartesi

Bir erkeği kendinden soğutma yöntemleri Vol357198426

[ - ler ben oluyorum ]

+ Konuşmanın yazıya aktarılamadığı anlardan biri

-  Aslında aktarılamıyor değil. Sen yazmaya üşeniyorsun. Bak ben üşenmiyorum ve kendimi gayet iyi aktarıyorum. Kendimi derken düşüncelerimi. Sonuç olarak insan düşünebiliyorsa var sayılıyor. Bu durumda insan bir düşünce sayılabilir. Zaten düşüncesiz insanları da kimse sevmez. Önemli olanda toplumda yer almaksa eğer, buda toplumun seni sevmesinden geçiyorsa düşüncesiz olmamalısın.

+ Bende seni seviyorum

- Bu beni susturmak için söylenen bir “seni seviyorum” muydu?

+ O kadar şeyden sevdiğini çıkardım

- Yani “ düşüncesiz değilim İrem de düşünceli insanları seviyor” diye ukalalık yaptın..

+ İrem uzatma ve sevdiğim için sevin.

- He ben böyle mutsuz bir insanım ki senin sevgine muhtacım öyle mi?

+ Son mesajı bir daha atsana.

- Hayır, zaten şakaydı

+ Ne şakaydı ?

- “ Bu sevinilecek bir şey değil de şükredilecek bir şey. Hallelujah şarkısını sana armağan ediyorum” (Nasılda kıvırıyorum be)

+ Neden o şarkı?

- Çünkü “hallelujah” şükürler olsun demek, hep bilgi bunlar

+ Tamam


11 Nisan 2012 Çarşamba

Ben bir seri katilim!

Bu yazıya Robert De Niro gibi suratımı ekşiterek başlıyorum. Çünkü insanın hayatı ancak bu kadar boktan gidebilir. Şu aralar şaşkınlıktan küçük dilimi yutacağım neredeyse.

Bazı durumlarda boş vermişlik hali bile işe yaramıyor. Gözbebeklerime soğan cücüğü kaçmış gibi dolanıyorum ortalıklarda. Bir Erol Taş değilim maalesef. Hayatın akışına bıraktım ve bunun pes etmek olduğunu düşünmüyorum. Pes etmekse eğer, ki bu benim işime gelir, bok çukurunda boğulmaktansa, pes edip , başka diyarlara destan yazmaya gitmek daha mantıklı. Tabi sen o diyardan o diyara koşuşturma derdindeyken , sürünürken, elinde olmadan öküz gibi yiyorsun. Allah’a şükrettiğim en önemli mevzulardan biri de bu zaten , “yiyip yiyip kilo almamak” . Evet bu güzel bir özellik. Ama o kadar. Bende ki güzel şeyler sadece bundan ibaret. Karşıma geçsen ben çok “öyle ahım şahım bir güzelliğim yok zaten kimseyi de dış görünüşle etkilemeyi sevmem” tarzındayım. Hastalık derecesinde takıntılarım var. Ve en önemlisi de , durun bir dakika. Buraya kadar zırlaya zırlaya yazdım ve buradan sonra ne dersem diyeyim, “ben seri bir katilim” demediğim sürece hafif kalacak. Ama diyeceğim,  en önemlisi de, sağlığımın beni terk etmiş olması. İyice psikopatlaştım anlayacağınız.

1 aydır ilaç namına bir şey süremedim ağzıma. Her gün öksürüyorum ya da merdivenlerde tıkanıyorum. Hafta sonu Alemdağ taraflarında ayağımı paslı bir demirle çizdim. Dolayısıyla tetanoz aşısı olmak zorunda kaldım. Ama aşıyı yapan , su görmüş kuduz köpek kılıklı eleman, yanlış yapmış, becerememiş manyak. İki kere iki dört, dünya yuvarlak, Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, ve sen o iğneyi düzgün yapıcaksın. Bunun eğitimini almadın mı yıllarca? Sana bunu öğretirlerken uyuyo muydun napıyodun? Ben niye senin yüzünden davul gibi bir kolla , yanımda spreyle ve öldürücü ağrıyla gezmek zorundayım? Nedeeeen Allahııım nedeeeen ben yaaa nedeeen?

Bu ağlaklıkla yaklaşabileceğim bir durum daha var. Derslerim. Tüm notlarım ayakkabı numarası niteliğinde. Ama bir bebek ayakkabı numarası da değiller. Nasıl olsa ayakkabı numarası diye koy vermemişler, kendilerini geliştirmişler. 44ler falan işte. Allahım şu düşündüklerime bak. Borsa seansı yorumluyorum sanki.

Niye bu kadar konuştum ben? Hayatımı neden bu kadar ayrıntılarıyla anlattım? Konuşmak istediğim birileri yok çünkü. En yakın arkadaşım Ayşe kendi dünyasında zaten, yanına yaklaşmaya gelmez. Bende içimi buraya dökerim işte. Ne halde olduğumu da söyleyeyim, tüm bunlara rağmen içimde maratona katılmak üzere hazır bekleyen bir atlet var resmen. Eğlencesiyelimi ölçmeye kalkmayın, benim kadar dengesiz bu aralar.

Evet bebeklerim, dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın. Öptüm.

3 Nisan 2012 Salı

Ama ben ölüyorum, anlasana.

Ben yapmadım. Bunca gözyaşının, acının, tükenmişliğin sorumlusu ben değilim.

Evet ama, hata yaptım. Biliyorum, çok üzgünüm. Ama ben doğrularımdan ve yanlışlarım daha çok sevdim seni. Hiçbir zaman mutlu olmayacağımı bildiğim halde. Her acıya karşı durdum ve yorgunluklarımdan daha çok sevdim seni. Her gün öleceğimi bildiğim halde. Ben gözyaşlarıma karşı savaş verdim ve korkularımdan bile çok sevdim seni. Ama sen gittin.. Yüzüme baka baka, kalbimi sökerek, beni bunca acınnın içinde yalnız bırakıp gittin.

Biliyorum, seni üzdüm. Bu kadar çok sevmemeliydim. Sevgi mantıksızdı senin için ve ben bir deli gibi davrandım. Omzunda yeterince yük vardı ve ben birde sevginin yükünü taşımak zorunda bıraktım seni. Sende kaçtın. Şimdi, bu yükün altında tek başıma eziliyorum ben.

Biliyorum, ben bizi hiç göremedim. Göremedim ve yitip gitti oda tıpkı zamanla silikleşen tüm yüzler gibi. Şimdi bunca hatıranın silinmesi için koca bir ömür var önümde. Şimdi gidilecek yollar var. Şimdi "istemiyorum" sayıklanacak soğuk geceler var.. İnsan istemiyorum derken bile bu kadar ister mi?

Biliyorum, haksızdım. Senden yanımda olmanı beklememeliydim. Bunu hakettim. Sende hakettiğim tüm acıları verdin bana.

Ve sen her zaman haklıydın, annem gibi. Ve sen beni yine bırakıp gittin, tüm sevdiklerim gibi.

1 Nisan 2012 Pazar

Kafamda deli sorular

Merhaba güzel ülkemin güzel insanları.. Ve dengesiz havası. Ne ayaksın oğlum sen? Ciddi ciddi hava kafayı yedi. Ramazan da iftardan 5 dakika önce “Toooop patladııııı , toooop patladııııı” diye bağıran çocuk kafasında şu aralar.

Havaya laf ediyorum da , bende dengesizim bu aralar. Anlık mutluluklarla yaşamımı devam ettiriyorum aslında ama yalnız kalınca içimde ki lanet olası boşluk beni yiyip bitiriyor. Eeee bende olabildiğince yalnız kalmamaya çalışıyorum. Geziyorum, tozuyorum. Özge ile yapmadığımız çılgınlık kalmadı. Onu çok seviyorum , buradan da duyurmuş olayım :*

İnsan birini sevince etrafındaki kimseyi göremez oluyormuş. Etrafımdakilerin farkına varamamışım. Konuştuğum bir çocuk var şu an. Tamam bakmayın öyle. Bende bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum ama en nihayetinde konuşuyorum sadece. Hayat devam ediyor diyen siz değil miydiniz? Devam ediyor işte.

Çocuktan bahsedeyim biraz. Çocuk bir içimlik su, bakmaya kıyamıyorum, öyle. Büyük benden bir de. Ama gel gör ki , bir tane bile ortak noktamız yok. Tam zıttım. Ayrıca sadece konuşuyorum ama bir tarafımda buruk. Aklım hala bir geri zekalıda. Gözlerim onu arıyor falan. Bunu da dikkate alarak okul değiştiriyorum.

Gidiyorum evet. Bir adam için mi demeyin. Sadece onun için değil. Lanet olası umut yüzünden! Şu zamana kadar umut denilen şeyin çok kötü bir şey olduğunu savundum. Şimdi bir tarafım sadece “sevgi varsa, umut da var demektir  diyor. Kafamda deli sorular durumundayım , aklım gidip geliyor. Umut denilen şey beni öldürüyor. Gerçekten , bundan kurtulmam lazım. Benim için dua edin , hayatım normale dönsün. Hava da normale dönsün. Güzel haberlerle geri döneceğim. Şimdilik görüşürüüüz :*