14 Temmuz 2012 Cumartesi

Bilinçaltımın azizliğine uğradım

     Aşk hayatındaki mutsuzluklardan dolayı her kadın kendini farklı şeylere adar. Kimileri sosyal hayatını geliştirir, kimileri hedeflerine yoğunlaşır, kimileri fiziksel görünümüyle kafayı bozar. Şablon bellidir.
     Her durumda kendini kurbanlık koyun gibi ortaya atan anormalliğim, bu durumda da beni yalnız bırakmadı. Uyku bağımlısı oldum. İnsanın 10 dakika aralıklarla tüm gün uyuyabilitesi olur mu? Olurmuş valla.
     Uyku bantlarıyla ciddi düşünüyorum çünkü bu huyu edinmemde çok yardımcı oldular. Nerede arızalı, defolu bir huy var, gelir beni bulur zaten. 24 saatin 18 saatini uyku aleminde geçirmekten memnunum aslında. Çünkü başka türlü yaşadığım o salak şeyleri, o dengesiz herifi, içimi kemiren şüphelerimi unutmamın imkanı yok. Hayır, kendimi gezmeye tozmaya adayacağım ama kıçını 2 metre öteye kaydırsan terliyorsun, öyle bir sıcak var. Ayrıca kimse beni daha karga bokunu yemeden uyandıramaz! Benimle gezmek istiyorsanız, planlarınızı ikindi vaktinden sonra yapın. Çünkü ben o saate kadar hiçbir iş yapmayıp, popomu yayıyorum. Birde arayıp, hayatın güzelliklerinden bahseden arkadaşlarım yok mu.. İstersen yüzyılın icadını yap, istersen insanları klonla,  istersen tüm güzellikleri ayaklarıma ser... Eğer tatil günlerini bok eden öldürücü sıcağa bir çözüm bulamıyorsan, dikkate alınmamaya mahkumsun. 
     Bugünlerde biraz hırçınım, kabul ediyorum ama bunun bir nedeni var! Normalde pek sık rüya görmem ama geçenlerde gördüğüm rüyadan ötürü ruh hastasına dönüşmek üzereyim. Bir dişi, sevdiği erkeği eski sevgilisiyle aynı yatakta görmemeli. Rüya olsa dahi görmemeli. KAN ÇIKAR! Aslında bende her insan gibi "bilinçaltımın bana bir oyunu işte" diyerek geçebilirim ama affedersiniz de sıçarım böyle bilinçaltına ben! 
     Sürekli sevgilimi arayıp acaba şüpheli bir şey söyleyecek mi diye ağzının içine hatta bademciğine bakıyorum. Evet, delirmek üzereyim. Birine de anlatamıyorum, anlatsam hemen falcı edasına bürünüp kıçından bir şeyler uyduracak. Köşeye sıkıştım ve içim içimi yiyor.
     Anlayacağınız, artık kendimi uykuya adamak istemiyorum. Sanırım saç modelimi ve ojelerimin rengini değiştirip duracağım. Beni bu kronik mutsuzluğa sürüklediğin için teşekkür ederim. Ulan kaz yarması, beni ne hallere düşürdün!

12 Temmuz 2012 Perşembe

Sevmeye yeteneksiz olmak

    Bir olay sonrasında "Niye bu şekilde davrandın?" diye sorsalar, mutlaka neden farklı bir şekilde davranmadığımı söylerim. Kendimi tam olarak tanıdığım söylenemez ama fevri hareketlerimin sık olduğu doğrudur. Çoğu kez neyi, ne yapmam gerektiğini düşünemeyecek kadar hızlı karar veririm ve sonrasında da -haliyle- neyi  neden yaptığımı bilmem, aslında merakta etmem. Taa ki davranışlarım yüzünden sorgulandığım ve savunmaya ihtiyaç duyduğum zamana kadar. İşte o zaman her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır.
     İnsanoğlunun en sevdiğim özelliği mantıklı düşünmesidir, herkes beceremese de. Kendi adıma konuşacak olursam, biri karşıma geçip bir şey sorarsa, tüm anlamsızlığıma rağmen mantıklı bir şey söylerim. Belki insanlara göre sordukları şeyin neden farklı bir şey olmadığını duymak mantıklı değil, ama o an için işe yaramadığını kimse söyleyemez. Hem neden işe yaramasın? Bir işin neden B ya da C yoluyla yapılmadığını söylemek aslında o işin neden A yoluyla yapıldığını da açıklıyor. B ya da C yolundan gidemeyeceğim için A yoluyla gittiğim mantığı her durumda geçerli olmasa da, sorgu sualde her zaman kurtuluşum olmuştur.
     Ama gelin görün ki, insan kendi mantığıyla yine kendi savaşamıyor. Geçen gün kendime "Yıllardır yaşıyorum, ne öğrendim, ne bilmekteyim?" diye sordum. Anladım ki ben sevmeyi bilmiyorum. Henüz özlemeyi öğrenememişim. İşin garip tarafı; bilmiyorum ama seviyorum, öğrenemedim ama özlüyorum. Sanırım bu anormalliğimin bir nedeni var. Bir insanı severken kendimi fark etmeden dış dünyaya kapamam.                           
     Oysa sevgi tek bir insana bağlanarak öğrenilmiyormuş. Aslında sevgi öğrenilemiyormuş. Hele ki sevdiğiniz insanda sizin gibi sevmeye yeteneksiz ise...